farkındalık üzerine bir soru

neden bir konuyu öğrenmeye başladığımız o ilk anlarda, işin henüz temelini kavramadan, daha da ötesini, en uç noktasını merak ederiz? oysa daha en basit şeklini bile kavrayamamışızdır onun, ama yine de engel olamayız bu sorulara.

evrimle ve antropolojiyle ilgili yeni yeni okuma yapmaya başladım, ve neden bilmiyorum, anında genel olana, ileriye dönük olana odaklandı kafam, ve bir soru aklımdan çıkmıyor bir türlü. bunu cevaplayabilmek için çokça okuma yapmam gerekiyor, fakat yine de ‘şimdilik’ bu soruyu nasıl cevaplandırabileceğimi bilmek istiyorum.

şunu merak ediyorum; gelişmiş bir zihnin, ‘farkındalık seviyesi’ne ulaşabilmiş bir organizmanın evrim sürecinde bir değişikliğe neden olabilmesi muhtemel midir? ve bu değişim, ‘hayatta kal, üre’ döngüsüne ters düşebilir mi?

uzun süreçler gözlemlendiği zaman, insan zihninin hep bir gelişim içinde olduğunu görüyoruz. bilinç artıyor, insanın kendisine, etrafına olan farkındalık seviyesinde değişimler oluyor, ve bunları düşününce, bu farkındalık düzeyindeki artışların doğaya, insanoğlunun kendi kaderine büyük etkileri olmalıymış gibi geliyor.

evrimin ‘hayatta kal, üre’ döngüsünü temele aldığını hatırlıyorum, ve diyorum ki, ‘insanlık ilerleyen süreçlerde daha da gelişmiş bir zihinle, ve belki bunun aracılığıyla gelişecek olan teknolojinin de etkisiyle bu parametrelerden sıyrılabilir mi?’

‘hayatta kalma’ ile igili uğraşlarımız, sanki teknolojinin de gelişmesiyle her geçen gün azalıyor gibi. en azından, hastalıklara bulunan çözümler, vahşi hayvanlardan izole olabilmek gibi şeyler bizim ‘o kadar’ da çok efor sarf etmememize sebep oluyor. üremeyle ilgili ise insanların algılayışlarında birtakım değişikler olabilirmiş gibi geliyor. son birkaç bin yıldır ve şu anda insanlık hayatta kalmak için ‘seçilim baskısı’ yaşamıyor. yani, herhangi faydalı bir mutasyonla bir özellik kazanan, örneğin soğuğa dayanıklı hale gelen bir insan bu avantajın etkisi ile nesiller içinde soyunu çoğaltma imkanına sahip değil, çünkü soğuğa dayanıklı olmanın bir faydası yok. artık soğuğa dayanıklı olmayan insanlar da rahatlıkla hayatta kalabiliyor, çünkü teknolojimiz gelişkin. yani, bir seçilim yaşanmıyor artık. insanlar yine de soylarını devam ettiriyor, ama ileride ne olacağını bilemeyiz. belki de insanlar soyun devamıyla ilgili uğraşları ‘önemsiz’ bulacaklar, buna sebep olan şey de ‘farkındalık’ olacak belki de. neyin farkındalığı? bilmem.. farkındalık bir değişime sebep olmaya dabilir, evrimi tetikleyen tek etkenin ”rastgele mutasyonların çevresel şartlarda hayatta kalma ve üreme konusunda avantaj sağlaması ve bu avantajın mutasyon sahibini soyunu aktarmakta başarılı kılması”olduğu söylenir, ve farkındalığın burada bir yeri yokmuş gibi gelebiliyor kimi zaman. fakat olmalıymış gibi de geliyor aynı zamanda.

kimi biyologlar, insanda kültürel evrimin, artık biyolojik evrimin yerini aldığını savunuyor. biyolojik evrim için seçilim baskısı gerekmekte çünkü, ve insanda artık çoğu farklılık evrimsel bir seçilime sebep olmuyor, fakat insanda kültürel evrim ilerlese de, bazı parametreler hep sabit. insan ‘hayatta kal, üre’ döngüsüne bilimi, sanatı ve yığınla şeyi ekleyip bunlardan sıyrılmış gibi görünse dahi, bunları da taşıyor içinde, taşımasa varolabilir miydi ki zaten hala? kim bilir, belki insanlık çok önceleri bu parametlerin aksi yönünde bir ilerleme kaydetmiştir. bir insan topluluğu belki üremeye pek önem vermemiştir, ama işte onların genleri devam etmediler. o elenen genler acaba hangi özellikleri kodluyordu? evrim bunların nasıl etrafından dolandı? zekayı mı kırptı, bilinci mi törpüledi, içgüdüleri mi güçlendirdi? belki hepsi..

fakat şu an insanoğlu istese de istemese de birtakım kurallara dahil. coğrafi ve ekonomik koşulların sadece 2 yüzyıl içinde kuşakların bedenleri ve yaşam süreleri üzerindeki etkisine bakılırsa, yapay veya doğal seçilim olsun, evrimden sıyrılmadığımızı, sadece bazı şeylerin ‘farkında’ olduğumuzu biliyoruz. farkındayız, ama ne kadar, ve neyin?

fütüristik olsa da, geleceğin insanlarının ‘hayatta kal, üre’ parametlerini zihinsel olarak bizlerden üst seviyede oldukları için önemsiz bulmaları muhtemel gözüküyor. belki insanlık, soyu tükenecek olsa bile, dünya üzerinde yaşadığı o kısa süreci yalnızca ‘anlamlandırmaya’ adayacak ve hiç olmadığı kadar gelişecek. sonrasında devam etmeyecek bir tür için iyi denebilir mi bu gelişime? bilmem.. belki de soyu devam eden, fakat kendine ve dünyaya hiçbir şey katamayıp, aksine hepsini mahveden bir insanlığın varolmasından iyidir.

2 Comments

  1. Merhaba,

    >gelişmiş bir zihnin, ‘farkındalık seviyesi’ne ulaşabilmiş bir organizmanın
    >evrim sürecinde bir değişikliğe neden olabilmesi muhtemel midir?
    >ve bu değişim, ‘hayatta kal, üre’ döngüsüne ters düşebilir mi?

    Bu sorunun yanıtını bulmak değil ama benzer endişeleri farklı / rahatsız edici biçimde ele alan bir şeyler okumak isterseniz : “Mind and Cosmos. Why the Materialist Neo-Darwinian Conception of Nature is Almost Certainly False. Thomas Nagel.” (Türkçe’ye çevrildi sanıyorum).

    Selamlar,

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın